Geri Dön

Basketbol Terimleri ve Türkçeleri

Genel

20.10.2025 19:54:54

Basketbol Terimleri ve Türkçeleri - SPEAXON Blog Görseli
“Basket” kelimesi, İngilizcede “sepet” anlamına gelmektedir. Bunu “top” anlamına gelen “ball” kelimesiyle birleştirdiğinde “basket-ball”, yani doğrudan çevrildiğinde “sepet topu” kelimesini elde ediyorsun. 1891 yılında, öğrencilerine yağmurlu havada iç mekânda oynayabilecekleri bir oyun bulma düşüncesiyle Kanadalı beden eğitmeni James Naismith tarafından “icat edilen” bu spor, günümüzde dinamizmi ve elbette şov faktörü ile dünyanın futbolla birlikte en popüler sporlarından bir tanesi olarak varlığını sürdürüyor.

BASKETBOL TERİMLERİ


Airball (ıska, boş top, vs.)

“Airball”, basketbolda atılan bir şutun çemberi tamamen ıskalaması, hiç değmemesi halinde kullanılan bir terimdir.


Örnek: He tried to score, but it was just an airball – Sayı atmaya çalıştı, ama top potaya değmedi bile…


Alley-oop

Dilimizde de hiç çevrilmeden bu şekilde kullanılan (“aleyup” gibi okunabilir) bu kelime, bir oyuncu tarafından potaya doğru gönderilen topun (bunu bir nevi orta açmak olarak düşünebilirsin) diğer bir oyuncu tarafından havada yakalanıp smaç ile sayı yapılmasıdır.


Örnek: Did you see that alley-oop? It was super cool! – Alley-oop’u gördün mü? Çok iyiydi!


Assist (asist)

“Assist” kelimesi, Türkçemizde de benzer şekilde “Asist” olarak geçtiğinden, bu terime aşina olabilirsin. Bir oyuncu aldığı pası sayı yaptıysa, bu pasa “assist” denir.


Örnek: He made 20 assists in that game alone! – Sadece o maçta 20 asistle oynadı!


Backboard (panya, arkalık)

“Backboard”, basketbolda çemberin monte edildiği pota arkası yüzeydir. Dilimizde, bu alan “panya” olarak da bilinir.


Örnek: He dunked the ball so hard, he almost broke the backboard! – Öyle sert smaç vurdu ki, neredeyse panyayı kıracaktı!


Court (saha, kort)

“Court”, basketbolda saha yani kort anlamında kullanılır.


Örnek: He threw a shot from the other end of the court! – Sahanın diğer ucundan şut attı!


Double-double

İşte yine dilimize doğrudan geçmiş bir İngilizce basketbol terimi… “Double-double”, bir oyuncunun, bir maçta, beş farklı ana istatistiğin (sayı, ribaunt, asist, top çalma, blok) iki tanesinde çift hanelere ulaşmasıdır.


Örnek: He made a double-double in that game! – O maçta double double yaptı!


Dunk (smaç)

İşte basketbolun şov kısmının en önemli ögelerinden biri… Dunk, topu çembere elle vurarak geçirmek yani “smaç basmak” anlamında fiil, “smaç” anlamında da isim olarak kullanılır.


Örnek: That was another great dunk from Tim Duncan – Tim Duncan’dan harika bir smaç daha!

Can you dunk? – Smaç basabilir misin?


Fast Break (hızlı hücum)

“Fast break”, bir takımın oyuncularının avantajlı bir konum yakalayıp karşı potaya karşı takım oyuncularından önce varmak için gerçekleştirdiği hızlı bir hücumdur.


Örnek: They stole the ball! Now we’re gonna see a fast break! – Topu çaldılar! Şimdi hızlı hücum izleyeceğiz!


Hoop (pota)

Basketbolda, “pota” için “hoop” kelimesi kullanılır:


Örnek: You need to throw the ball to the hoop! – Topu potaya atmalısın!


Jump Ball (hava atışı)

İki takımdan iki oyuncu arasında duran hakemin, topu ikisinin arasına havaya atması, ve oyuncuların topu kendi takımlarının tarafına çelmeye çalışması, “jump ball” yani “hava atışı” olarak bilinir.


Örnek: The game will start with a jump ball! – Maç, hava atışıyla başlayacak!


Net (file)

Potada, çemberin altından sallanan -ve basket olan topları daha iyi seçmemize yarayan- file, İngilizcede “net” olarak bilinir.

Not: Ayrıca “Net” kelimesi, başka bağlamlarda da “ağ” anlamına gelebilir- örneğin “fishing net”, “balık ağı” anlamındadır.


Örnek: He threw a shot, but the ball barely touched the net! – Şut attı, ama top fileye bile zar zor değdi.


Paint (serbest atış alanı)

Direkt çevirisi “boya” olan paint, basketbolda serbest atış alanını gösterir- ki bu alan da boyalıdır zaten!


Örnek: He scored another one from the paint! – Serbest atış alanından bir skor daha yaptı!


Shot Clock (oyun saati)

Bir hücumda, bir takım oyuncularının topu potaya atmaları için kalan süreyi takip eden saat.


Örnek: Look at the shot clock! They’re running out of time! – Oyun saatine bak! Süreleri bitecek!


Starting Line-Up (ilk 5)

Bir takımın, oyunun başında sahaya çıkan 5 oyuncusunu tarif etmek için, İngilizcede “starting line-up” terimi kullanılır.


Örnek: Let’s see if he can make the starting line-up – Bakalım ilk 5’e girebilecek mi!


Triple-double

Yukarıda “Double-double”dan bashsetmiştik. Yine dilimize çevrilmeden geçen “triple double” ise, bir oyuncunun aynı maçta beş ana istatistiğin (sayı, ribaunt, asist, top çalma, blok) üç tanesinde çift hanelere ulaşmasıdır.


Örnek: He had the most triple-doubles this season! – Bu sezon en çok triple-double ondaydı!


İyi çalışmalar :)